25 Haziran 2011 Cumartesi

Rebecca Hall









Vicky Cristina Barcelona’da tanıştığım Rebecca’yı The Town’da izledim önceki akşam. Scarlett Johansson’un gölgesinde kaldığı iki önemli film, The Prestige ve Vicky Cristina Barcelona’dan sonra (zaten o Javier Bardem’e de az kinlenmedik), onun bu başroldeki performansını merak etmiştim. Sade güzelliği, sükunete davet eden yüzü ve çarpık gülümsemesiyle filmin dramatik yanını temsil eder gibiydi. Ben Affleck’in senaryosuna katıldığı, yönettiği, başrolünde –yine- estirdiği filmi sıradan bir suç filmi olmaktan çıkarmaya Rebecca lazımmış zaten. Hayranlığa yaklaşan beğenim, yorumumu etkiledi mi bilemiyorum :)


1982’li bu hanım (kendisine zaafımın bir başka sebebi olarak) bi de İngilizmiş. Yaygın mükemmeliyetçi güzellik anlayışının aksine, doğallığı, sadeliği ve çarpık dişleriyle bende ilginç bi etkisinin olduğunu söylemeliyim. 2006’da The Prestige’le başlayan sinema kariyerinde basamakları yavaş ama kaliteli biçimde çıkan Rebecca’yı daha büyük filmlerin başrolünde yakın zamanda göreceğimizden eminim.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Hacker Cumhuriyeti





Stieg Larsson'un Millennium Üçlemesi'nin 3. kitabının sonuna yüzümde koca bir gülümsemeyle yaklaştığım şu günlerde, Lisbeth Salander'in vatandaşı olduğu Hacker Cumhuriyeti'nin hackerlığa bir sempati doğurmaması mümkün değil :) Hackerlık öğrenmeye başlanabilecek Türkçe sitelerin yanında http://www.happyhacker.org/ ve http://www.darknet.org.uk/ gibi oldukça donanımlı İngilizce siteler de var... Ama enerji fazlamın tavan yaptığı bu günlerde Monica'ya özenip sporu günde 2-3 saate çıkarmak, her günün 4-5 saatini bilgisayar başında geçirmeye oranla daha cezbedici..