15 Temmuz 2011 Cuma

007 James Bond


"Onun için bu muameleler, tabii sıkıcı birer formaliteden başka bir şey değildi, ama yine de herhangi bir yabancı devletin elinde dosyası olması hoşuna gitmiyordu. Mesleğinin en mühim kozu hüviyetinin gizli kalmasıydı. Gerçek hüviyeti hakkında herhangi bir dosyaya düşürülecek en müphem bir kayıt bile kıymetini düşürürdü ve neticede onun için bir gün bir ölüm tehlikesi demek olabilirdi. Gayet iyi tanındığı Amerika'da hakkında ne bilinmesi mümkünse hepsini biliyorlardı. Bu yüzden de Bond, gölgesi bir büyücü doktor tarafından çalınmış bir zenci gibi hissediyordu kendini..."

12 Temmuz 2011 Salı

Uluborlu Kirazı



Isparta Uluborlu'da dünyanın en kaliteli kirazları yetiştiriliyormuş. 18-20 farklı çeşit kirazın yetiştirildiği bu küçük ilçenin bir kiraz festivali de var. Ama ihracatçı denen paragöz topluluk sayesinde garip milletim bu nimetten de mahrum kalıyor. Çok pahalı olduğu için iç pazarda alıcı bulamayacağı söyleniyor. Üretilen kirazın %90'ı Rusya ve AB'ye ihraç ediliyormuş. Geri kalanı da artık hangi zengin semtin hangi elit marketinde satılıyor kim bilir. Şu anda hangi Rus'un hangi Lüksemburg'lunun ağzını tatlandırıyorsa... bize de resimleri kalıyor..

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Tyler'ın Yemek Teröristi Olarak İlk İşi



Chuck Palahniuk'un kitabından harika bir uyarlama olan Fight Club'ı defalarca izledikten sonra kitabı sonunda elime alabildim. Bildiğiniz hikayeyi okumak başta çok çekici gelmiyor evet, ama, tahmin ettiğim gibi kitaptan filme yansımamış bazı sahnelere ve ayrıntılara erişmek hikayenin hayranı olarak bende mutluluk sebebi olmuştur. Kitaptan filme yansımayan bir sahne, Tyler'ın yemek sektöründeki ilk gerilla eylemi s. 71-74'ten:


Tyler bir keresinde bir yemekli davette çalışmıştır. Tyler'ın terörist garsona dönüştüğü gecedir bu. O ilk davette Tyler, çelik ayaklarla bir yamaca oturtulmuş olan ve şehrin üstünde ağır ağır süzülen beyaz ve cam karışımı bir bulutu andıran bu evde, balık tabağını servis etmektedir. Balıklar yenmekte ve Tyler makarnadan kalan tabakları durulamaktayken, ev sahibesi elinde bir kağıt parçasıyla mutfağa gelir. Kadının eli o kadar titremektedir ki, elindeki kağıt bayrak gibi dalgalanmaktadır. Sıkılmış dişlerinin arasından sorar madam, misafirlerden birini banyoya doğru giderken gören olmuş mudur, garsonlar arasında? Özellikle hanım misafirlerden birini? Ya da ev sahibi beyefendiyi?

Mutfakta Tyler, Albert, Len ve Jerry tabakları durulayıp üst üste yığmakta ve Leslie adındaki stajyer aşçı, karides ve salyangoz doldurulmuş enginar kalplerine sarımsaklı tereyağı sürmektedir.

"Bizim evin o bölümüne girmemiz yasaktır," der Tyler. "Biz içeriye garaj kapısından gireriz. Sadece garajı, mutfağı ve yemek odasını görmemize izin vardır."

Ev sahibesinin ardından kocası da mutfağa gelir ve kağıt parçasını kadının titreyen parmakları arasından çekip alır. "Sakin ol," der karısına.
"Bunu yapanın kim olduğunu bilmezsem" der madam, "o insanların karşısına nasıl çıkarım?"

Ev sahibi bey, hanımefendinin evin rengiyle uyuşan beyaz ipek tuvaletinin sırtına elini koyar. Bunun üzerine madam toparlanır, omuzları dikleşir ve birdenbire sesi çıkmaz olur. "Onlar senin misafirlerin," der adam. "Ve bu çok önemli bir davet."

Adamakıllı komik bir manzaradır bu; sanki kuklasını canlandıran bir vantrilok vardır karşılarında. Madam kocasına bakar, sonra adam karısının omzuna hafifçe dokunarak onu yeniden yemek odasına götürür. Kağıt parçası yere düşer ve açılıp kapanan yaylı mutfak kapısı kağıdı Tyler'ın ayaklarının dibine sürükler.

"Ne yazıyor?" diye sorar Albert.

Len balık tabaklarını toplamak üzere dışarı çıkar.

Leslie enginar kalplerinin dizili olduğu tepsiyi yeniden fırına sürer ve der ki: "Söylesene, ne yazıyor?"

Tyler dosdoğru Leslie'nin yüzüne bakar ve kağıdı yerden bile almadan şunları söyler: "Çok sayıdaki seçkin parfümlerinizden birine bir miktar idrar ilave etmiş bulunuyorum."

Albert gülümser. "Kadının parfümüne mi işedin?"

Hayır, der Tyler. Sadece parfüm şişelerinin arasına bu notu iliştirmiştir. Banyodaki aynanın önünde kadının yaklaşık yüz şişe parfümü vardır.

Leslie gülümser. "Yani gerçekten yapmadın?"

"Hayır," der Tyler, "ama o bunu bilmiyor."

Gökyüzündeki o beyaz ve cam karışımı yemekli davetin geri kalanında Tyler, önce soğuk enginar, sonra soğuk Pommes Duchesse'li soğuk dana eti tabaklarını toplar. Soğuk Chofleur a la Polonaise'i, ev sahibesinin önünden kaldırır ve kadının bardağına yaklaşık on kere şarap doldurur. Madam gece boyunca hanım misafirlerinin yemek yemesini seyretmiş, sonra bir ara, sorbeler toplanır ve apricot gateau'lar servis edilirken, masanın başındaki yeri ansızın boşalmıştır.

Misafirler gittikten sonra, Tyler'lar bulaşık yıkamakta, şarap soğutucularını ve porselen takımlarını otelin minibüsüne yerleştirmekteyken, ev sahibi bey mutfağa gelir ve ağır bir şeyi taşımak için Albert'ın kendisine yardım etmesini rica eder.

Belki de Tyler çok ileri gitti, der Leslie.

Tyler, bağıra çağıra, bir gramı altından daha daha çok para eden o parfümü yapmak için balinaların nasıl öldürüldüğünü anlatmaya başlar. Çoğu insan hayatında hiç balina görmemiştir. Otoyola bakan bir evde Leslie'nin iki çocuğu vardır ve ev sahibesi madam, tuvalet tezgahının üstündeki şişelere bizlerin bir senede kazanabildiğinden daha çok para dökmüştür.

Albert ev sahibine yardım ettikten sonra geri döner ve telefonda 911'i tuşlar. Albert ahizeyi eliyle kapatır ve der ki, kahretsin, Tyler o notu bırakmayacaktın.

"O zaman müdüre şikayet et,"der Tyler. "Kovdur beni. Bu sikindirik iş için ayılıp bayılmıyorum."

Herkes ayak uçlarına bakar.

"Kovulmak," der Tyler, "herhangi birimizin başına gelebilecek en iyi şey olurdu. Böylece havanda su dövmekten kurtulur ve hayatlarımızla bir şey yapardık."

Albert telefondaki kişiye bir ambulans gerektiğini söyler ve adresi verir. Telefonda beklerken, Albert, ev sahibesinin gerçekten berbat bir durumda olduğunu söyler. Albert'ın kadını klozetin yanından kaldırması gerekmiştir. Kocası onu kaldıramamıştır, çünkü madam, parfüm şişelerine işeyenin o olduğunu, kadın misafirlerden biriyle ilişkiye girerek o gece kendisini delirtmeye çalıştığını iddia etmekte ve dostları dedikleri bu insanlardan artık usandığını, çok usandığını söylemektedir.

"Güzel," der Tyler.

Ve Albert iğrenç kokmaktadır. Leslie der ki: "Albert, tatlım, iğrenç kokuyorsun."

O banyodan kokmadan çıkmak imkansız, der Albert. Parfüm şişelerinin hepsi kırılıp yerlere saçılmıştır, klozetin içi de başka şişelerle doludur. Buza benziyorlar, der Albert, en şık davetlerde pisuvarların içine doldurmak zorunda olduğumuz buz kırıklarına. Banyoda korkunç bir koku vardır ve yerler hiç erimeyen buz parçalarıyla kaplıdır. Albert madamı ayağa kaldırdığında kadın, sarı lekelerin ıslattığı beyaz elbisesiyle kırık şişeyi kocasına doğru savurmuş, parfüm ve cam kırıklarının üzerinde kaymış ve avuçlarının üstüne kapaklanmıştır.

Kadın klozetin yanında iki büklüm yatmakta, ellerinden kanlar sızarak ağlamaktadır. Allahım, batıyor, der kadın. "Ah Walter, batıyor, batıyor," der madam.

O parfümler, ellerindeki kesiklere doluşan bütün o ölü balinalar, kadının etine batmaktadır.

Ev sahibi kadını ellerinden tutup kendine doğru çeker. Madam ellerini dua eder gibi yukarı kaldırmıştır, ama iki elinin arasında iki buçuk santimlik bir açıklık vardır ve avuçlarından kan sızmaktadır. Kan, elmas bir bileziği aşarak bileklerinden aşağı yuvarlanmakta ve dirseklerinden yere damlamaktadır.

Sonra ev sahibi der ki: "Geçti artık, Nina."

"Ellerim, Walter," der madam.

"Geçti artık."

Madam der ki: "Bunu bana kim yapmış olabilir? Kim benden bu kadar nefret ediyor olabilir?"

Ev sahibi Albert'a dönüp sorar: "Bir ambulans çağırabilir misin?"

Bir hizmet sektörü teröristi olarak Tyler'ın ilk icraatı işte budur. Gerilla garson. Asgari ücretli yağmacı. Tyler bunu senelerdir yapmaktadır, ama söylediğine göre, ortak bir etkinliğe dönüşünce her şey daha zevklidir.

Albert'ın hikayesi sona erince Tyler gülümser ve der ki: "Güzel."