Çocukluk ve gençlik yıllarımızda edindiğimiz tecrübeler belleğimizde şüphesiz geniş yer tutuyor. Dalga geçilmeler, küçük düşürülmeler, şanssız anlar vb. kadar bayramda verilen ufak bir harçlık, küçük bir övgü, maçı bitiren 10. golü atmak gibi şeyler de şaşırtıcı şekilde, önemli bir çok olaydan daha çok hatırlanıyor. Bu liste kişiye göre değişebilmekle birlikte nitelikler genelde çocuksuluk sınırlarında seyrediyor.
Hatırladığım kadarıyla, annemin, peynirli çöreğini son yapışından bu yana 1 yıl kadar olmuş olmalı. Daha önceleri de hamur işinden aç kalma pahasına kaçışım yüzünden, bu çöreklerden mahrum bırakıyordum kendimi. Bugün masanın üzerinde gördüğümde anımsadım, özlemiştim ama, hatırasının böylesi yüklü olduğunu bilemezdim. Uzun süren ayrılığı bitiren o ilk ısırıkla birlikte, çocukluk günlerim derimin altında kıpırdandı. Soğuk kış sabahlarında sobanın önünde mavi önlüğümü giydiğim, okula yetişme derdi içinde, annemin tost makinesinde ısıttığı çöreği çayla atıştırdığım o günlerin zihnimde bu kadar yer edeceğini aklım almazdı o zamanlar. Belki hafif kilolu bir çocukluk geçirmemin de sebebi olmuşlardı ama, şimdi, karbonhidratın besin değerine aldırmayarak bir tane daha yuvarlarken, ana eli değmiş bir parça çöreğin değerini daha iyi anlıyorum.