28 Eylül 2012 Cuma

Rusya'da İngilizce

Rusya'da herkesin bildiği gibi iki metropol vardır: Moskova ve St. Petersburg. İnsanları, sosyal hayatları, nitelik ve niceliksel büyüklükleriyle ülkenin geri kalanından çok ayrıdırlar. Bir turist olarak her şeye ulaşabileceğiniz şehirlerdir ve İngilizce, birileriyle iletişime geçmede yeterlidir. Hatta Moskova'nın merkezinde, Ruble'niz yoksa dolar-euro da geçerlidir, tabi birazcık yüksek kurdan verirsiniz.

Ancak Rusya'da bu iki şehrin haricinde nereye giderseniz gidin, Rusça'nız yoksa yaşamanız neredeyse mümkün değildir. Moskova'da aylar boyunca sadece İngilizce'yle idare edebilirsiniz. Ama diğer şehirlerde kimseyle iletişim kuramazsınız, ortamlarda, hiç bir şeyden anlamadığınız için moron muamelesi görürsünüz, dışarıda yabancı olduğunuz kolaylıkla anlaşılacağı için her an tehlike altındasınızdır.

İngilizce'yle idare edememenizin temel sebebi, Rusya'da yabancı dil eğitiminin son derece kötü olmasıdır. Başlarda Rusların kötü ingilizceleri karşısında, Fransızlar için kullanılan "İngilizce bilirler ama konuşmazlar" deyimi aklıma gelmişti. Ama ilerleyen zamanlarda İngilizce biliyorum diyen insanlarla iki çift laf edememeyi tecrübe ettikten sonra yabancı dil seviyesinin yerlerde olduğunu gördüm. Geçen gün bir internet sitesinde saçma bir haber gördüm, Türklerin yabancı dil seviyelerinin bilmem kaç ülke arasında bilmem kaçıncı olduğuna yönelik. Bizim Türklere kurban olsunlar, bırakın Rusları, adam İspanya'dan Rusya'ya gelmiş, 1 ay kalacak, derdini zor anlatıyor İngilizce. Koskoca günü iki söz öbeğiyle geçiren Fransız gördüm: 'I don't know' ve 'Come on!'.

Ancak bu durum, iki ay sonunda Rusçamın gelişimine yaptığı katkıya bakınca minnet duygularına yol açıyor.

Moskova'da geçirdiğim 4 gün sonrasında Rybinsk şehrinden gelecek Rus arkadaşlarla saat 23.00'da Domodedovo havaalanında buluşmak üzere sözleşmiştik. Buluşup bir minibüsle Rybinsk'e geçecektik. Saat 22.00'da şehir merkezinden hızlı trene (aeroekspress) binersem yarım saatte orada olacağım söylendi, öyle yaptım. Aksiliğin böylesi dedirtircesine tren öyle bir arıza yaptı ki, 5 dk gidip, 5 dk dinlenmeye başladı. Yolcuların hiç bir şeyden haberi yok, tren personeli sorulara ters cevaplar veriyor, kimse şikayetleri dinlemiyor. Uçağa yetişmesi gereken insanlar var, malum uçak bileti bir sürü para, kimse bir şey söyleyemiyor. Benim ise Rus Sim Kartım yok, Avea hattımdan bir Rus hattına sadece SMS gönderebiliyorum. Beni karşılayacak Vasiliy isimli arkadaş ile İngilizce mesajlaşıyoruz (ki kendisiyle daha sonra yaklaşık 1,5 ayı birlikte geçirdik ve kanka (bratan) olduk). Durumu uzun uzun anlatıyorum İngilizce, Vasiliy 2-3 kelimelik kısa kısa mesajlar atıyor. Buradayken maillerinden İngilizcesinin kötü olduğunu anlamıştım ama durumun sandığımdan da kötü olduğunu sonradan kavradım. Saat 23.00, İsviçre'den, Tayvan'dan, İsveç'ten, Rusya'dan 8 kişi havaalanında toplanmış, beni bekliyorlar. 15 dk geçti, yarım saat geçti tren aynı. Saat 00.00'a yaklaşırken insanları daha fazla bekletmemek üzere bir mesaj yazdım, dedim ki: 'Özür dilerim, bu tren bu şekilde oraya varamayacak, siz minibüse binin gidin, beni beklemeyin, ben bir yol bulurum.' Vasiliy'in cevabı hoşgörü timsali gibiydi: 'Önemli değil, biz seni bekleriz.' 22.30 da havaalanında olması gereken tren saat 01.30'da oraya varabildi. Ben t-shirtle geziyorum falan ama hava soğuk, herkes yorgun, tam 2,5 saat beni orada beklemişler. Ben mahcup bi halde minibüse girdim, herkesten özür diledim, neler olduğunu anlattım, yola çıktık ve konu kapandı. Sabah kahvaltısında ufak espriler yapsak da bir daha konu açılmadı.

Bundan 1,5 ay kadar sonra bir gece, başka bir şehirde, Dzerzhinsk'te, Vasiliy ve beni bekleyen başka iki arkadaşla birlikte nehir kenarında yürürken bu konu açıldı tekrar. Benim Rusçam iyice ilerlemiş, 4ümüz çok yakın arkadaş olmuşuz, esprili bir şekilde konuşuyoruz. Anektod anlatma ustası Vasiliy o geceyi anlatmaya başladı, nasıl beklediklerini ne düşündüklerini, bekleyişin ne kadar zor geldiğini... Sonra Vasiliy bana dedi ki: "Bana mesaj attın ve 'özür dilerim geciktim, tren çok geç gelecek, beni bekleyin, başka türlü gidemem' dedin, biz de o yüzden bekledik!" Beni bekledikleri gece suratı bir karış olan Elena da 3 saate yakın beklediklerini hatırlattı. O an nasıl tepki vereceğimi şaşırdım, durumu izah ettim, beni beklemeyin demiştim dedim. Vasiliy hakikaten de mesajı tamamıyla ters anlamış. O günlerde de o mesajı Rusça atabilecek durumdaydım, keşke mesajı Rusça atsaymışım dedirtti bu durum bana.



Elbette ki iyi İngilizce konuşan bir kaç kişiye de rastladım küçük şehirlerde ama, Rusların zengin sayılabilecek kesimi haricinde, ortalama Rus çocuklar iyi yabancı dil eğitimi alamıyorlar. Kendi başına çabalayan, filmlerden dizilerden biraz İngilizce öğrenen gençler ise tercüman değerinde orada.

23 Eylül 2012 Pazar

Kafam Yüklü Döndüm

Ben bir şeyleri samimiyetle hissetmedikçe yapamıyorum. Bugün sabah bloga yeni bi şeyler yazma isteğiyle oturdum kahvaltı masasına. Neden bilmiyorum. Son gönderimin ne olduğunu bile hatırlamıyordum, bloga girerken. Merak edip öğrendiğim bir şeyi paylaşmamın üzerinden tam 4 ay geçmiş. 4 ayda neler değişmiş hayatımda, neler yaşamışım, dönüp bakınca şaşırdım şimdi. Oha, dedim, bu kadar oldu mu.

İşte bu yüzden okulun, işimizin, istemeden bağlandığımız her şeyin hayatımızdan çaldığını düşünüyorum. Daha lisedeyken de aynını düşünüyordum, kafasını derse gömenlere içten bir üzüntüyle, anlayamamazlıkla bakarken. Hayatımda 1 öğrenim yılı haricinde hiç ders çalışmadım o kadar, ve belki de bu sebeple, olmak istediğim her şey olamayacağım ilerleyen hayatımda. Bir masanın etrafında başarılarımı anlatamayacağım ben, hep olabileceklerim ama olamadıklarım olacak dilimin ucunda. Ama ben yaşadıklarımı anlatacağım, gittiğim gördüğüm, tecrübe ettiğim güzellikler olacak, gözümü hayata kaparken aklıma gelen. Beni isteyen istediği gibi anacak, ama ben birkaç saniye sürecek hayıflanmalarımın ardından bir Vasiliy vardı, bir Alyona vardı diyeceğim. Saçma hayatımda, alttan alacağım dersi değil, tadı damağımda kalan Охота'yı anacağım. Bu hayatı güzelleştirebildiğim kadar güzelleştirmeye bakacağım.

Yaklaşık 2 ay geçirdiğim Rusya'dan anılarımı da paylaşacağım bundan sonraki gönderilerde.