19 Şubat 2015 Perşembe

Zalim, Oyunbozan

İlkokulu bitireli 10 yıldan biraz fazla oldu. Yeni nesil bilmeyecek, biz 8'i bitirince ilkokulu bitiriyorduk. Okulun son yılı, adı 50 kere değişen sınavlardan LGS (Liselere Giriş Sınavı) olana gireceğim yıldı. Nokia 7250'ye hastaydım, almak için her sabah 2 poğaça yerine 1 poğaçayı çaysız yiyordum. Evden babamın dükkanına, dükkandan dersaneye, mp3 çalar denen naneden haberim olmadığından-ya da hakikaten var olmadığından- sessiz sessiz yürüdüğüm, Tarkan'ın Dudu, Ay, Kuzu Kuzu'sunun olduğu ilk ve tek orijinal kasetimi aldığım zamanlar, Tarkan'ın da hala "o" Tarkan olduğu son yıllardandı.

Ne kadar kaliteliydi tartışılır da, bölgenin en iyi okullarından biriydi. Ben de okulun 8.sınıflarının en sağlam öğrencilerinden, sınıfın da en iyisiydim. Kopya vermedim diye laf eden bebeyi dövmüştüm falan. O yıldan bugün ara sıra hatırladığım bir olay var, onu anlatacağım.

Hocaların ortada görünmediği okulun son günlerinden birinde, sınıfın kikirdek üç beş kızı arka sıraların bir kısmında toplanmış giderek artan şiddette kahkaha ata ata konuşuyorlardı. Okul bitmeye yaklaşmış, havalar ısınmış, bunlar farklı bir havaya bürünmüştü. Ben uzakta yanmayan kalorifer peteğine yaslanmış, daha çok vurgun olduğum, sonradan ben liseyi bitirene kadar evlenip 2 çocuk doğuracak olan kızı olmak üzere, onları seyrediyordum. Yine nostalji olacak ama Yalın'ın da parladığı yıldı. Genç kızların sevgilisiydi. Bir aralık bizim kızlar iyice zirveye ulaşıp Zalim'i söylemeye başladılar ama ne söyleme! Şarkı sanki özgürlük türküleriydi, öylesi bağırıyorlardı. Kızların da ergenliklerini saçma gelgitlerle yaşadığını bana anlatan anlardan biridir bu.

Tam o sıra kapı gürültülüce açıldı, müdür yardımcısı sınıfa hışımla daldı. Bağırdı çağırdı, el kol yaptı, ortalığı süt liman etti gitti. Bir ton şey söyledi ama aklımda yer eden tek cümlesi "pavyon mu ulan burası!" oldu.

Şimdi düşününce çok basit gelir aslında bana. Ergen kızlar toplanmışlar, kız oluşlarını haykırıyorlardı en basitinden. Akıllarından farklı erkekler de geçiyordu tabi ama bir an düşünüp "onun da canına eşşekler tükürsün" deyip eğleniyorlardı işte. Erkek kısmının bahçede küfürlerle top oynadığı okulun kapısı kapalı bir sınıfıydı sonuçta. Erkekler sınıfta bağırarak türkü ya da arabesk bir şeyler söylemezlerdi. Bu hareketi kızlar yapardı. Ama yapmamaları gerekirdi.

Toplumun ta ne zamandan, ne basit olaylardan kadın kısmını bastırdığını, erkeklere sabrın sınırının yüksek olup kızlara sabretmeye bir okulun müdür yardımcısının bile tenezzül etmediğini ifade eden bir anektot aktardım.

Sevgilerle.

6 Ocak 2015 Salı

Passive Aggressive

Bunun bir film tanıtım yazısı değil, bir insani durumun ifadesi olması gerekiyor.

Fight Club'ı ilk izlediğimden bu yana 5-6 yıl kadar olmuş. Kafamın içinde dönen deli soruların üzerine bir çatı gibi konmuştu o zaman film. Hayata dair adını koyamadığım izlenimleri, öngörüleri, planları bir şekle sokmuştu. Yeraltımdan çıkınca gördüğüm her şeyi bulduğum bir felsefik görü olmuştu. Her sahnesini her repliğini ezber ettim sonra. Bilinçli değil, tekrar tekrar izlemenin sonucu olarak. İnsanların kültürel bir öğeyi hayranlıkla hayatlarının bir köşesine yerleştirmelerini saçma bulmaktan da vazgeçirmedi benim hikayeye düşkünlüğüm.

Bana pasif bir direnişin içine atlarken yardım etti film. Kimseye -çoğu zaman- karışmadan, kendimi, hayatımı, duygularımı, hayallerimi üretmemin, yapmamın, yaşamamın yoldaşı oldu gizliden. Rehberi değil ama yoldaşı, yol göstericisi değil ama uyarıcısı. Belli anlarda zihnimin derinlerinden gelir ve bir mırıltı olur dökülür dudağıma filmden-kitaptan bir replik. Bir şeyleri uyarladığım değil, fark edip kavradığım şeyleri ifade ederek. Eylemime başlık olarak.

Benim de zihnimde bir Tyler var, bir süredir duyabildiğim. Adı yok aslında, anlayın diye Tyler dedim. Platon falan da Daimon demişler işte zamanında buna. Aynı şey. Hayata ilişkin bana her anımda fısıldayan, dünyayı bana açıklatan, bir an durup baktığımda beni ben olmaya, istediklerimi yapmaya yönelten, beni bana uygun şekilde yaşatan, en asılı ise düşünmeye güç yetirten bir şeyim var.

Bunu ortaya çıkartırken oradaydı Fight Club ve Tyler Durden. Geç kalmadan, karmaşanın içinde kaybolup kendimden uzaklaşmadan biraz olsun görü elde etmeme yaradılar.

Bu kadar 'ben'li yazdıktan sonra çıkarılacak şey "filmi izleyin" olmayacak. İsterseniz izleyin, size faydası olursa ne mutlu. Faydası olmazsa da spora teşvik eder, ne bileyim.